Merhaba :) Ateş serisinin ikinci kitabı Ruhun Ateşi yorumumla karşınızdayım .
Haa diyeceksiniz ki " Aşkın ateşini okudun, yorumladınmı ki ?" idare edin lütfen bildğiniz üzere blogum henüz çok çok yeni vakit ayırabildikce okuduğum kitapların yorumlarını ve küçük alıntılar paylaşıcam sizinle .
Hem çalışıp hem kitap okumaya vakit ayırmak hem yazmak gerçekden zor iş ve bunu fazlasıyla verimli bir şekilde yapanlar var HELAL olsun diyorum o arkadaşlara MAŞALLAH diyor ve fazla laf kalabalığı yapmadan yorumuma geçiyorum .
Hiç şüphesiz beklediğim gibi muhteşem bir kitaptı Çalıştığım için sadece akşamları okuyarak 3 gün gibi bir zamanda bitirdim yoksa 1 günde yalayıp yutardım :).... İlk Kitap Aşkın Ateşi'n de tanıdığımız soğuk ve kayıtsız adam Brendan kendine yakışır şekilde kendi hikayesinde de aynı soğukluğunu ve gıcıklığını devam ettirip beni küplere bindirdi itiraf ediyorum Fakat bu adam sevgisini kendi anlayamadı ki birde göstermeyi becersin :)) Sevgili Sophie ♥ sana hayran kaldım. Katıksız bir çirkef olan kuzeni Liliana dan intikam almayı planlarken yanlış ağaca tosladın ve kendini Buz gibi soğuk Brendan'na aşık ve onunla evli buldun ama dertlerin bittimi ? Hayır zavallım :)... Bu kitap da İsabel ve kızı Kate yi de sıksık görmek acaip eğlenceliydi bu anne kıza bayılıyorum :)) ve Maddy Hele sen beni şoke ettin :D sen neymişsin be canım... Kesinlikle okunması gereken bir seri .
Birazcık Spoiler içerebilir ama birazcık :)
Kitabın son kısımlarını ağzım kulaklarıma yapışmış bir şekilde okurken birden kendimi küçük bir gerilim romanının içinde buldum yemin ederim tüylerim diken diken oldu...Şu Kamelya kokulu kadını merak etmeye başladım yani o derece.... İşte bunu beklemiyordum ! acaba gerçek bir gerilim romanı okuduğumda bukadar gerilirmiyim merak ediyorum :))...
Sophie Langford çileden çıktığında birilerinin hayatı kökten değişecekti…
Sevgi dolu bir ailede büyüyen Sophie’nin huzur, zenginlik ve bolca sıradanlıkla geçen hayatındaki tek renk, seneler önce bir kazada ailesini kaybeden kuzeni Liliana’ydı.
Ailesine katıldığı ilk günden itibaren anne ve babasının sevgisi de dahil, ona ait her şey üzerinde sinsice hak iddia eden kuzenini kabullendiğini sanıyordu Sophie. Hatta Liliana baş döndüren güzelliğiyle ilk aşkını elinden aldığında bile bu kabulleniş elini kolunu bağlamıştı çünkü o, babasına Liliana’ya asla kızmayacağına ve onu seveceğine dair söz vermişti.
Ne var ki sabrının da sınırları vardı ve bir gün o sınırlar küçük bir olayla ortadan kalktığında Sophie’nin aklındaki tek şey, kuzeninin meydan okuyuşuydu.
“Âşık olacağım o erkeği bulduğumda sen de onu baştan çıkarmayı dene… Tabi eğer becerebilirsen…” demişti kuzeni. Eh madem istediği buydu…
Leighton Kontu Brendan Blackmore… Kibirli, buz gibi ve ulaşılmaz bir soylu. İnsanda merak, heyecan ve nefret uyandıran onca meziyete sahip bu adamın ilgisini çekmek göründüğünden çok daha zordu. Üstelik o ve Liliana birbirlerinden fazlasıyla hoşlanıyorlardı. Ancak Sophie kararlılığının önüne hiçbir kuvvetin çıkmasına izin veremezdi çünkü Liliana başına gelecekleri çoktan hak etmişti. Üstelik Brendan Blackmore’u her gördüğünde hissettiği kalp çarpıntısı ve umutsuz arzu başka hiçbir teşvike yer bırakmayacak kadar güçlü ama bir o kadar da ürkütücüydü.
Sophie’ye göre Brendan’a dokunmak buzla yanmaktı ve Sophie ciddi anlamda yanmak istiyordu.
İkisini bir araya getiren skandal, onları artık geri dönüşü olmayan yola soktuğunda Sophie ya pes edecek, ya da imkânsız gibi görünse de mutluluk için sonuna kadar direnecekti...
" Anne bunun poposundan bir şey çıktı."
Isabel yüzünü buruşturup kızının gösterdiği şeye bakarken acı çekiyormuş gibi, "Kate sana daha kaç kez böcekleri patlatmamanı söylemem gerekiyor. Onlarında yaşamaya ve güzel kızlara aşık olmaya hakkı olduğunu söylediğimde beni anladığını sanıyordum," dedi.
"Ama anne o kendi patladı."
"Böcekler kendi kendine patlamazlar. Yalancılar hakkında babanla ne düşündüğümüzü biliyorsun. Ayrıca elini sakın böceklere sürme ve yerde bulduğun hiçbirşeyi ağzına sokma."
"Ama Mimi onları yiyor," dedi Kate hemen eteğinin dibinde duran çirkin kaplubağanın başını parmağıyla iki kez dürterek.
"Tanrı aşkına, Mimi mümkün olsa hepimizi yerdi."
Okuduğum diğer kitapları Tatlı Tuzak ve Aşkın Ateşi ile ilgili yorumlarımda en kısa zamanda gelecek :) vee Yağmurla Gelen hikayesini de unutmamak lazım. Henüz kitap baskısı yapılmamış olan ve basılmasını umduğum bir hikaye, onu da paylaşıcam sizlerle.
Henüz okumayan varsa veya gözüne takıldığı halde okuyup okumamak hakkında kararsız olan varsa bir an önce alsın ve okusun çok şey kaçırıyorsunuz... :)
Rita Hunter Facebook Page : Tıkla :) ve Beğen